top of page

Bedenimi Kontrol Edemiyorum

Bir akşamüstü tenha bir sokakta önde 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu arkasında ise annesi, hızlı hızlı ilerliyorlar. Çocuğun başı öne eğilmiş gizli gizli gözyaşlarını silmeye çalışsa da hıçkırıkları ile kendini ele veriyor bunu duyan annesi ise “sus ağlama sus yine yaptın yapacağını, kaç kere dedim sana dokunma hiçbir şeye” diyerek azarlıyordu. Bu durumun sebebi çok değil daha birkaç saat önce ailecek ziyarete gittikleri evde su içerken bir bardağı kırmasıydı.


Aslında bu ve bunun gibi olaylar son zamanlarda hep yaşanan şeylerdi ama işte hissettirdiği suçluluk ve rezil olmuşluk duygusu hiç eskimiyordu. Ece, ailenin dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya gelmiş, üç ağabeyinden sonra el üstünde tutularak büyütülmüş bir çocuk. Babasının her akşam prensesim diye sevdiği, annesinin süslü püslü elbiselerle büyüttüğü, herkesten duyduğu fakat bir türlü anlayamadığı ifadeyle tekne kazıntısı.

Birkaç sene öncesine kadar “çocuktur canım olsun ne olacak sanki” diye gülünüp geçilen olaylar artık “koca kız oldun hala elini koluna hâkim olamıyor musun?”, “kaç kere dedim sana sıkı tut diye” şeklinde azarlara dönüşmüştü.


Ece her ne kadar kendini savunmaya, nasıl olduğunu anlamadığını anlatmaya çalışsa da artık adının önüne “sakar” kelimesi eklenmişti. Sık sık akşamları annesinin babasına olan yakınmalarını dinlerdi. “Bu çocuğun aklı beş karış havada”, “insan bir bardağı tutamaz mı canım bozdu kadının çeyizlik takımını”, “rezil etti yine beni”, “düz yolda yürüyemiyor ki aklı neredeyse artık ya sağa sola çarpıyor ya da düşüp duruyor.”… Ailesi her ne kadar şikâyetçi olsa da Ece’nin bir problemi olma ihtimali üzerinde durmayıp kendilerince sakarlık olan durumu onu el bebek gül bebek yetiştirmelerine, narinliğine bağlamışlardı. Ece ise gün geçtikçe sakarlık sıfatını benimseyip sessiz ve içe dönük bir çocuğa dönüşüyordu.


Okulda da durum pek farklı değildi. Hareketleri diğer arkadaşlarına göre dışardan düzensiz ve çoğu zaman komik görünüyordu. Yazısı arkadaşlarından bozuk olduğu için çok üzülüyordu. Beden eğitimi derslerinde sürekli alay konusu olmaktan bıkmış, artık derslere katılmak istemiyordu. Sürekli hastalanmış numarası yaparak derslerden kaçmaya çalışıyordu. Teneffüslerde arkadaşları artık onu oyunlarına almıyor, Ece de bilerek onlarla olan iletişimini koparmıştı. Gittikçe yalnızlaşan Ece’nin birkaç arkadaşından başka kimsesi kalmamıştı. Sorun yaşıyla birlikte gittikçe büyüyordu. Büyüdükçe yerine getirmesi gereken, harekete bağlı aktiviteler artıyor, bu durum arttıkça Ece kendisine olan güvenini giderek kaybediyordu.


Peki, gerçekte sorun neydi? Ne olabilirdi? Ece kendi seçimiyle böyle davranmıyordu. Yaşadıkları onun için çok üzücüydü. Sanki bedeninin farkında değildi. Böyle bir şey gerçekten olabilir miydi? İnsan bedenine yabancılaşabilir miydi? İnsanın bedeniyle olan bağlantısını kaybetmek ne kadar ürkütücü.

Ece’nin anne ve babası artık bu durumun çözüme kavuşması gerektiğini Ece’nin tüm bu davranışları bilerek yaptığını düşündükleri için bir problem davranış olarak görüp bir çocuk psikoloğuna gitmeye karar verdiler.


Seanslar ilerledikçe sorunun ne olduğu ile ilgili bir şey hala ortaya çıkmamıştı. Ece kendini ilk kez ciddiye alan biriyle karşılaştığı için sadece mutluydu. Psikolog Pelin Hanım onu çok iyi anlıyor ve ilk kez biri onu yargılayıp ne yapması gerektiğini söylemiyordu. Görünüşe göre yaptığı hareketler sadece sakarlıktan ibaretti. Bu durumu aileye defalarca anlatan Pelin Hanım onları Ece’nin herhangi bir davranış problemiyle ya da ruhsal bir bozuklukla ilgili bir durumunun olmadığına ikna edemiyordu. Aile sürekli uyarmamıza karşı bizi dinlemiyor. Aynı şeyleri yapmaya devam ediyor. Zigon sehpanın üzerinde duran vazoyu yanından geçerken kırmasının onlara göre başka bir açıklaması olamazdı. Ya da birkaç aile birlikte pikniğe gittiklerinde karton bardakları sıkarak içindekileri dökmesinin bilinci yapıldığına inanıyorlardı.


Ailesi artık psikoloğun yetersiz olduğuna işini iyi bilmediği için onlara bir çözüm sunamayacağına inanmışlardı. Çözümü başka yerlerde aramaya kara vermişlerdi. Yakın bir aile dostu olan Ahmet Bey ve Ayşe Hanım ile Ece hakkında konuşurlarken sorunun davranış probleminin ötesinde ruhsal bir rahatsızlık olabileceği fikrine yöneldiler. Ayşe hanım bir komşularının çocuğunun benzer şeyler yaptığını öfke nöbetleri geçirdiğini çözümün ise bir psikiyatr tarafından yazılan bir ilaçla çözüme kavuştuğunu söyleyince. Ece’nin annesi ve babası bir an bu fikre inandılar. Ayşe Hanım komşusunu aradı ve doktorun numarasını alıp hemen ertesi güne bir randevu alındı.


Kendini ve dünyayı daha yeni tanımaya başlayan Ece son birkaç aydır çok yorulmuştu. Şimdi de sabah daha kahvaltısını bile yapamadan bir doktorun kliniğinin önünde oturuyordu. Ne olup bittiğini neden orda olduğunu anlamadan sıra onlara gelmişti. Anne ve babasıyla birlikte içeri girdiler. Doktor Hakan Bey vaka öyküsünü dinlemek için anne ve babasına söz verdi. Yine aynı yakarış cümleleriyle anne ve baba durumu Hakan Beye anlattı. Hakan Bey anne ve babasına Ece ile yalnız konuşmak istediğini söyledi ve onları odadan çıkardı. Uzunca bir sohbet ve değerlendirmenin ardından, Hakan Bey ilk izlenimi ruhsal bir bozukluk olmadığı daha önceden bir doktor arkadaşından duyduğu duyu bütünleme bozukluğu olabileceğini düşündü. Hemen telefonun alarak arkadaşını aradı ve yardım istedi. Çok geçmeden arkadaşı Hakan beyin yanına gelmişti. Yaptığı ön değerlendirmede Ece’nin proprioseptif duyuları işlemede bir sorun yaşadığını gördü. Ama net bir şey söylemek için daha detaylı bir değerlendirme yapılması gerekiyordu.


Bir saatten fazladır dışarda bekleyen anne ve baba iyice gerilmişti. Ne olup bittiğiyle ilgili yaşadıkları stres onları daha da geriyordu. Derken Hakan Bey Kapıda göründü ve onları içeri davet etti. Öncelikle aileye ruhsal bir bozukluğun olmadığını ve kaygılanmamaları gerektiğini söyledi. Aile şaşkınlıkla Hakan Bey’in yüzüne bakıyordu. Nasıl olabilirdi? E ruhsal bir bozuklukta değilse sorun neydi? Zihinleri karışmış aile olan biteni anlamaya çalışırken, Hakan Bey uzman bir arkadaşından yardım istediğini, arkadaşının ön değerlendirmesi sonucu Ece’nin öncelikle proprioseptif duyuları işlemede güçlük çektiğini gözlemlediğini fakat tam bir tanılama yapılabilmesi için daha detaylı bir değerlendirme ve gözlem yapılması gerektiğini söyledi.


Adının söylenişindeki zorluktan çok karmaşık ve çözülmesi zor bir hastalık olduğu fikri aileyi olmadık düşüncelere sürüklüyordu. Endişeli tavırları her hallerinden belliydi. Hakan Bey onlar için arkadaşından bir randevu aldığını isterlerse hemen bu değerlendirme için görüşmeye gidebileceklerini söyledi. Şaşkınlık ve endişe içinde bir an kendilerini Ali Bey’in kapısında buldular. Ali Bey, Ece ile önceden tanıştığı için içlerinde en rahat görünen Ece idi. Ece’nin anne ve babası şikayetlerini tek tek Ali Bey’e tekrar anlattı. Ali Bey onlara doldurması için birer form verdi. Ve Ece ile biraz oyun oynaması gerektiğini söyledi.


Ali Bey artık emindi. Ece’nin duyu bütünleme bozukluğu vardı. Özellikle proprioseptif duyum başta olmak üzere birbiriyle etkileşim halinde olan duyularda duyu bütünleme terapisi alması gerekiyordu. Aile ile tekrar bir araya gelen Aile Bey Ece’nin proprioseptif duyu başta olmak üzere bir duyu bütünleme problemi olduğunu söyledi. Ece’nin anne ve babası şaşkınlıkla Ali Bey’i dinliyorlardı. Yüzlerindeki endişeyi gören Ali Bey onlara biraz açıklama yapma gereği hissetti. Belli ki ilk kez duydukları bir şeyle karşı karşıyaydılar. Proprioseptif duyunun bizlere kendi hareketlerimiz ve vücut pozisyonumuzla ilgili bilgiler verdiğini, vücudumuzu oluşturan parçaların uzayda nerde olduğunu, birbiriyle nasıl ilişkide olduğunu, zamanlamamızın nasıl olduğunu, kaslarımızın ne kadar gerildiğini bildiren adeta bir iç gözümüzün olduğunu anlattı. Bu bozukluğunun bazı alt türleri olduğunu bunların proprioseptif az duyarlılık, proprioseptif aşırı duyarlılık, proprioseptif duyu arzu ve proprioseptif duyusal ayırt etme olduğunu ifade etti.


Anne ve baba artık endişesinin yerini “ne yapmalıyız?” sorusuna bırakmıştı. Ece ise yıllardır kendini ifade edemeyişinin yerini onu anlayan ebeveynlerin almasına sevinmiş görünüyordu. Çok geçmeden Ece proprioseptif duyuyla ilgili girdileri artıracak etkinliklere bir profesyonelle başlamıştı. Gün geçtikçe artık kendine güveni artıyordu. Sakarlıkları nispeten azalmıştı. Anne ve babası da çözüm için artık Ece’ye destek oluyorlardı. Evde onun için etkinlikler oluşturup Ece’ye yardımcı oluyorlardı.



 
 
 

Yorumlar


Contact

Adres:

Şafaktepe Mah.

Arif Yaldiz Cad. No: 49/A

Mamak / Ankara

Mobil Telefon:

05307767174

  • Black Facebook Icon
  • Black Twitter Icon
  • Black Instagram Icon
  • Black YouTube Icon

© 2021 by Gökhan Şenel

Gönderiniz için teşekkürler

bottom of page