Artık Beni Duyu'yor Musunuz ?
- Gökhan Şenel
- 21 Mar 2021
- 3 dakikada okunur

DBBli çocuğa sahip neredeyse her veli bu durumu anlamlandırma aşamasından doğru tanıyı alana kadar şu benzer soruların yanıtlarını aramışlardır; Çocuğum neden hiçbir sorun yok iken çığlık atmaya başlıyor?, Neden çok sevdiği animasyon karakterleri ile süslü yatağında değil de halının üstünde yatmayı tercih ediyor?, Neden çok sevdiği yiyecekleri yapmamıza rağmen yememek için direniyor?, Neden onu sevmeye ya da sarılmaya çalıştığımızda bizden kaçıyor?, Neden eve arkadaşlarını çağırdığımızda onlardan kaçmaya çalışıyor, ya da neden dinlediği veya izlediği şeylerde en yüksek ses seviyesini tercih ediyor?, Acaba çocuğum şımarık bir çocuk mu? Ya da biz üzerine çok mu düşüyoruz? Yoksa biz kendi çocuğumuzu anlamıyor muyuz?
İşte bu ve bunun gibi birçok soruyu beraberinde getiren ve ilk başta kolayca anlaşılamayan bir süreçten bahsediyoruz. Bizler bu sürecin nasıl işlediğinin tam olarak farkında değiliz. Aslında böylesine mükemmel işleyen bir sistemi çözmekte sanıldığı kadar kolay değil. Vücudumuzda gerçekleşen bu işlemleri biraz daha somutlaştırmamıza yarımcı olması için bir örneğe bakalım. Beynimizin bir kargo firması olduğunu düşünün. Bu firmaya gün içerinde binlerce kargo paketi geliyor. İçerideki organizasyon bu paketlerin doğru adreslere gitmesi için çalışıyor. Sonuçta ise kargolarımız doğru adreslere gidiyor. Peki ya gelen paketlerdeki bilgiler yanlış ya da eksikse ve ya içerideki organizasyonda aksaklıklar varsa sonuç ne olur? Sonuç kaçınılmaz olarak birbirine girmiş, yanlış adreslere gitmiş bir sürü kargo ve büyük bir kaos olacaktır. DB süreci de bir bakıma bu kargo sürecine benzer. Duyusal girdilerin yanlış anlamlandırılması sonucu bireylerin verdiği anlamlandırılamayan tepkiler, çocuğumuz için tam bir karmaşayı ifade eder.
Aslında işleyen bu süreç bir elektrik devresi gibidir: Tam çalışma için tüm devre elemanlarının aynı verimlilikle çalışması gerekir. Bir tel, ayarlanan gerilime dayanmazsa veya tersine artan bir dirence sahipse, devre yetersiz bir modda çalışır ve "kapanabilir". Aynı şey vücudumuzun sinir sistemi için de geçerlidir. Normal gelişen bir DB için duyusal girdi- beyin organizasyonu- duyusal uyarana tepki şeklinde gerçekleşmesi gerekir. Örneğin, yetersiz uyaran olduğunda ya da doğru işlemeyen bir beyin organizasyonunda sonuç kaçınılmaz olarak yanlış tepkiler olacaktır.
Duyusal uyaranlar dediğimizde pek çoğumuzun aklına görme, tatma, dokunma, işitme ve koku alma duyularımız gelecektir. Bu beş duyunun yanında daha anne karnındayken gelişmeye başlayan vestibüler, propioseptif ve interoseptif duyularımız vardır. Bu uyaranlar doğumdan önce bile her saniye dış ve iç organlardan beyne iletilir ve doğumdan sonra uyaranların miktarı artarak devam eder.
Bir bebek sağlıklı doğarsa, desteklenmiş zengin bir duyusal ortamda büyürse,(çeşitli türlerdeki nesnelere dokunmasına olanak sağlanır, hareket etmesi teşvik edilir, motor becerileri destekleyici aktivitelere yönlendirilir, çeşitli işitsel uyanlarla desteklenir) genel olarak bir sorun görülmez.
Anne karnındaki gelişim sırasında ya da doğum sırasında beyin sapı, beyincik ve sinir yollarında hasar meydana gelirse veya çocuk duyusal yetersizlik koşullarında büyütülürse, duyusal bilgi işlemede işlev bozukluğu gelişir. Gelen bilgileri algılama ve işleme şeklimiz, (gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, açlık hissettiğimiz, boyumuz, dengeyi nasıl koruyacağımız) sadece sağlık durumunu etkilemez. Bu, hareket tercihini, düşüncelerini, iletişim tarzını, günlük becerilerin yerine getirme ustalığını etkiler.
Tüm bu açıklamalardan sonra en başta sormuş olduğumuz olası soruları DBB’li bir çocuğun bakış açısından cevaplamaya çalışalım.
Ebeveynlerin özenerek aldığı yumuşacık yatak ve örtüler aslında yumuşaklığa karşı hassasiyeti olan DBBli bir çocuk için katlanılamaz olduğundan sert zemindeki halıyı yatmak için tercih ediyor olabilir, normalde severek tükettiği yiyeceklerin sıcak olmasına katlanamadığı için soğuyana kadar yememek için direniyor olabilir, sevgi görmeyi her çocuk gibi çok istese de kullandığınız parfüm kokusuna hassasiyeti olabilir, arkadaşları ile vakit geçirmek için can atsa da onların bir araya gelmesiyle oluşan gürültüye dayanamıyor olabilir ya da tam tersi bir şekilde yüksek sesten hoşlandığı için her şeyi son ses düzeyinde dinlemeye çalışıyor olabilir.
Yani aslında en başta sorulduğu gibi çocuklar bu tepkileri hiçbir şey yok iken göstermiyorlar. Peki biz bu sorunları yaşayan çocuklarımızın istediği şekilde davranmalarına müsade ederek var olan bozukluğun çözümünde mi rol alıyoruz yoksa işlevsel çözüme mi hizmet etmiş oluyoruz?
Comments